14 Eylül 2008 Pazar

KÜÇÜK BİR VECİZE


Bir adam Ramazan sohbetlerinde diliyle hep cömertlikten söz ediyor; ama eliyle hiç de cömertlik yapmıyordu. İşte bu adam bir gün İbrahim Edhem'e rica etti: - Herkese nasihat ediyorsun, bana da nasihat et.. İbrahim tek cümlelik nasihatini şöyle yaptı: - Sen açığı kapa, kapalıyı da aç sana yeter!. Adam bir şey anlamamıştı. Mecburen sordu: - Açık nedir ki onu kapayayım, kapalı nedir ki onu da açayım? İbrahim de kısaca anlattı: - Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır. Onu kapa. Kapalı olan da yoksula hiç açmadığın kesendir. Onu aç. Bu sana yeter! Düşünmeye başlayan hakperest adam, tebessüm ederek söylendi: -Vallahi bir doğru ancak bu kadar veciz söylenebilir!. Bu söz gerçeğin ta kendisidir! Bu güzel ikazdan sonra ben de ağzımı kapıyor, artık kesemi yoksula açıyorum.. Ne dersiniz, bu sözün bize de şümulü olabilir mi? Biz de Ramazan boyunca hep cömertlikten, yardımdan söz ediyor; ama elimiz cüzdanımıza bir türlü varmıyor, bir yoksulun yüzünü güldüren yardımda bulunamıyor muyuz? Bizim de açığı kapayıp kapalıyı açmaya ihtiyacımız var mı yoksa? Bir düşünsek mi acaba

RAMAZAN;Cennetin Süslendigi Ay


.İbni Abbas Radiyallâhu Anhüma, Hz. Peygamber Sallallâhu Aleyhi Vesellemden şöyle işittiğini rivayet ediyor: "Şüphesiz ki, Cennet, bir sene boyunca Ramazan ayının girmesi için süslenir. Ramazan’ın ilk gecesi olunca “Müsire” denilen bir rüzgar, Arş’ın altından eser. Cennet ağaçlarının yaprağı ve kapılarının halkaları şiddetle sallanır ve bundan dolayı tatlı bir ses işitilir ki, dinleyiciler bundan daha güzelini hiç işitmemişlerdir. Böylece Cennet hurileri meydana çıkıp Cennetin en yüksek yerinde dururlar ve şöyle seslenirler: “Evlenmek isteyen yok mu?” Allah onu evlendirir. Sonra huriler derler ki: “Ey Cennetin bekçisi! Bu gece nedir?” Bekçi saygıyla cevap verir: “Bu gece, Ramazan ayının ilk gecesidir. Muhammed’in Sallallâhu Aleyhi Vesellem ümmetinden oruç tutanlar için Cennetin kapıları açıldı.” Sonra Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdu ki: Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurur: “Ey Rıdvan (Cennetin bekçisi)! Cennetlerin kapılarını aç ve ey Malik (Cehennemin bekçisi)! Cehennemin kapılarını Muhammed Sallallâhu Aleyhi Vesellemin ümmetinden oruç tutanlara kapat! “Ey Cebrail! Yeryüzüne in, şeytanların azgınlarına kelepçe vurup zincirlerle bağla, sonra onları denize at ki, Sevgili Habibim Muhammed’in (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) ümmetinin oruçlarını ifsat etmesinler.” Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem daha sonra şöyle buyurdu: Allah (Azze ve Celle) Ramazan ayının her gecesinde, bir münâdiye (çağrıcıya) üç defa şöyle nidâ etmesini (seslenmesini) söyler: “Bir şey isteyen yok mu, isteğini vereyim. “Hiç tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim. “Mağfiret dileyen yok mu, bağışlayayım. “Kim fakire değil, zengine; zalime değil, vefakâra borç verecek?” Resul-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem devamla şöyle buyurdu: Ramazan ayının her gününde iftar anında Allah (Azze ve Celle) hepsi de Cehennemi hak etmiş olan bir milyon kişiyi Cehennemden kurtarır. Ramazan ayının son günü olunca Allah Teâlâ ayın başından sonuna kadar Cehennemden kurtardığı kimselerin toplamı kadarını daha kurtarır. Kadir Gecesi olunca Allah (Azze ve Celle) Cebrail’e (Aleyhisselâm) emreder. Cebrail Aleyhisselâm meleklerle beraber yanlarında yeşil bir sancakla yeryüzüne inerler. Sancağı Kâbe’nin üzerine dikerler. Bu sancağın yüz kanadı vardır. Bunlardan ikisi bu gecenin dışında açılmaz. Cebrail Aleyhisselâm o iki kanadı bu gece açar ki, bunlar doğudan batıya ulaşır. Cebrail Aleyhisselâm bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verirler ve onlarla musafaha ederler, tokalaşırlar. Yaptıkları dualara “Âmin” derler. Bu iş, tan yeri ağarıncaya kadar devam eder. Tan yeri ağarınca Cebrail Aleyhissalâm: “Ey melekler topluluğu! Gitmeye hazırlanınız” der. Melekler: “Ya Cebrail, Allah Teâlâ Muhammed’in (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) ümmetinden olan mü’minlerin ihtiyaçlarını ne yaptı?” derler. Cebrail Aleyhisselâm şöyle cevap verir: “Allah Teâlâ, bu gece onlara rahmet nazarıyla baktı ve onları affedip bağışladı. Ancak dört grup hariç.” Râvi der ki: “Ya Resulallah! Onlar kim?” dediğimizde, buyurdu ki: “İçki içmeye devam eden, anababasına âsi olan, akrabalık bağlarını gözetmeyen ve müşahin.” “Ya Resulullah! ‘Müşahin’ nedir?” dedik: “İnsanlar arasındaki dostluk bağlarını kesen, fitne ve fesat çıkartan kimsedir” buyurdu. Bayram gecesi olunca, bu geceye mükâfat gecesi ismi verilir. Bayram sabahı olunca Allah (Azze ve Celle) melekleri her memlekete gönderir. Yeryüzüne inerler, sokak başlarını tutup insanların ve cinlerin dışındaki bütün yaratıklara işittirecek bir sesle bağırıp: “Ey Muhammed ümmeti! Çok ihsan eden ve büyük günahlarınızı bağışlayan Rabbinizin huzuruna çıkınız” derler. Onlar namazgâhlarına çıkınca Allah (Azze ve Celle) meleklere: “İşini yapan işçinin mükâfatı nedir?” diye sorar. Melekler: “Ey yüce Allah’ımız ve Mevlâmız! Onun mükâfatı ve ücretini tam olarak vermendir” derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ: “Ey meleklerim! Sizi şahit tutuyorum ki, Ben onlara Ramazan ayındaki oruçlarının ve namazlarının sevabı olarak rızamı ve mağfiretimi verdim” dedi ve sonra şöyle buyurdu: “Ey kullarım! Benden isteyiniz. İzzetim ve Celalim hakkı için bugün Benden âhiretiniz için biriktirmek üzere ne isterseniz mutlaka veririm. Dünyanız için istediğiniz şeyde de size bakarım. “İzzetim hakkı için siz Benim rızamı gözettiğiniz müddetçe, Ben de sizin hatalarınızı örterim. “İzzetim ve Celalim hakkı için hak sahipleri ve idareciler önünde sizi rezil ve rüsvay etmem. “Siz Beni razı ettiniz, Ben de sizden razı olduğum halde bağışlanmış olarak dönünüz.” Bu sebeple melekler sevinir ve Ramazan sonunda iftar ettiklerinde Allah’ın (Azze ve Celle) bu ümmete vereceği mükâfatı müjdelerler.

RAMAZANDA ÇOCUK OLMAK


Çocuk dünyanın her yerinde saflığın, masumiyetin ve şirinliğin sembolüdür. İster siyah olsun ister beyaz, ister Kızılderili olsun ister sarı benizli, çocuk hep sevimli ve sempatiktir. “Her çocuk İslâm fıtratı üzerine” doğduğundan, çocuklar Müslüman olarak dünyaya gelirler. Daha sonra anne ve babası tarafından inancı şekillendirilir.Rabbimize sonsuz şükürler olun ki bizler Müslüman bir anne ve babadan ve bir İslâm ülkesinden dünyaya gelmişiz. Doğduğumuz zaman bir kulağımıza ezan, bir kulağımıza kamet okunmuş.Yani Ezan-ı Muhammedî’ye doğuştan âşinayız. Annelerimizin söylediği ninniler, ilâhilerden ve dinî ezgilerden motifler taşıyordu. Gözümüzü açıp çevremize baktığımız zaman, sakalı nurlanmış dedelerimizi namaz kılarken, nur yüzlü ninelerimizi tesbih çekerken gördük.Çok küçük yaşlarda, Allah adı hafızalarımıza kazındı. Belki birçoğumuz konuşmaya başlarken ilk telâffuz ettiğimiz kelime, “Allah” olmuştur. Zamanla ailelerdeki dinî duyarlılık bir miktar azalmış ve İslâmî yaşantı eskisi kadar göze çarpmaz olmuş olsa da, yine de Müslüman anne babaya ve İslâm ülkesine sahip olmanın avantajları devam etmektedir.Cuma günlerinde, kandil gecelerinde, Ramazan aylarında ve dinî bayramlarda bunu daha iyi anlıyoruz. Bu mübarek gün ve gecelerde yapılan ibadetlere çocukların da iştirak etmesi, onları daha bir sevimli kılmaktadır.Biz de bu yazı dizisinde, içinde bulunduğumuz Ramazan ayının mânâ ve mahiyetine münasip olarak, çocukların bu aydaki sevimli hallerinden, sevinçlerinden, ibadetlerinden bahsedeceğiz.Masum yüzlerindeki ibadet sevinçlerini, temiz kalplerindeki iman pırıltılarını, küçük ruhlarındaki büyük asaletlerini görmeye ve anlamaya çalışacağız.Kimi gün kendi çocukluğumuza dönecek, tatlı hatıralarımızı yâd edecek, kimi gün bugünkü çocukların arasına katılıp onların Ramazan ve bayram sevinçlerini paylaşmaya çalışacağız.Bütün çocukların ve çocuk ruhlu büyüklerin Ramazanını tebrik ediyorum.