1 Mayıs 2008 Perşembe

AYNADA Kİ BEN!!!


Önce yeni bir sayfa açmak istiyor..
Zihnimden tüm olumsuz anıları silmek
Hiç ağlamamış,,hüzünlenmemiş
Hissetmek istiyorum kendimi…

Sonra geçmek istiyorum aynanın karşısına
Daha sonra anlıyorum;
Yaptığım hataları zihnimde yok etsem de,
Bedenimin de yaptığım hataların aynası olduğunu.
(küçük kızım;BEYZA GÜRBÜZ)

DUA, DERİN SÖZLERDİR


Dua, kendimiz hakkında söyleyebileceğimiz en derin sözlerdir. Böyleyken en anlaşılır, apaçık… Gizli günahlarımız, içimizi yakan pişmanlıklar, kopkoyu korkularımız, acılarımız, kanayan kapanmayan yaralarımız dualarımızdadır. Neye muhtaçsak, onlar dualarımızdadır. Ümitlerimiz, isteklerimiz, sevdiklerimiz… Merhamete, muhabbete, esirgenmeye ve bağışlanmaya duyduğumuz iştiyakla, biz dualarımızdayız.
Kim olduğumuzun doğrusunu dualarımız söyler.
Dualarımızda yalan söylemeyiz. Kendimizi aldatmayız. Zayıflığımızdan, acizliğimizden utanmayız. Sırlarımızı, sıkıntılarımızı, dertlerimizi avuçlarımız gibi semaya açmaktan çekinmeyiz.
Kendimizi dualarımızla tanırız. En çok nelere değer verdiğimizi, hayatlarımızda en çok nelerin önemli olduğunu, nasıl yaşadığımızı ve nasıl yaşamak istediğimizi dualarımızla anlarız.
Hayatımız, dualarımızdadır.

Dünya, dualarla yazılan sayfalardır. Duanın dilini bilmeyenler, çiçeklerin dualarının renkleriyle açtığını bilmiyorlar. Ağaçların, dualarının meyvelerini verdiğini… Suların dualarıyla aktığını, duaları gibi aktığını… Tohumların dualarıyla çatladığını… Rüzgârların duaları gibi ılık, duaları gibi serin, duaları gibi güçlü estiğini… Yeryüzünü böylesine şenlendiren canlılığın dualar olduğunu bilmiyorlar.
Duanın dilini bilmeyenler, dünyanın dilini de bilmiyorlar. Ne onlar dünyayı anlıyorlar, ne de dünya onlara kulak veriyor. Onlar için dünya, savaşılacak bir şey. Dünya, bütün dehşetiyle üzerlerine saldırıyor ve onlar, dünyayı bir savaş meydanına çeviriyorlar. ‹stediklerini zorla, güç kullanarak elde edeceklerini sanıyorlar. Dünya, onlara aldırmıyor. Dünya, korkularını çoğaltıyor. Dünya, sevdikleri her şeyi tek tek ellerinden alıyor. Savaşarak kazandıklarına inandıkları şeylerin eliyle dünya onlara tekrar tekrar saldırıyor. Arkasına saklandıkları ne varsa güçsüzlüklerini ve yaşadıkları hayatın saçmalığını teşhir ediyor.
Hayatlarında eksik olanın boşluğunu ağır bir yük gibi her yere taşıyorlar, ama onun ne olduğunu söyleyemiyorlar. Giderek, hayatları eksik olanın boşluğunda yitiyor. Acı çekerken hayattan yoksunlar. Çılgıncasına mutluyken hayattan yoksunlar. Hayattan yoksunlar, çünkü hayatları duadan yoksun. Acılarını ve sevinçlerini, kederlerini ve mutluluklarını duaya taşıyamıyorlar. Yaşamayı seviyorlar, ama hayatlarının anlamı hakkında düşünmekten hoşlanmıyorlar. Yaşıyorlar, ama niçin yaşadıklarını kendilerine sormuyorlar.
Duanın dilini bilmeyenler, hayatla aynı dili konuşmuyorlar.
Dua ederken, hayatla aynı dili konuşuruz. Hayatın güzelliği, anlamından ayrı değildir. Hayatın anlamı dualarımızdadır.
Her şeyin herkese yakışmadığı şu dünyada, duanın herkese yakışması bundandır.
Kral da dua eder, köle de… Duası krala diz çöktürür; köle, duasıyla özgürleşir. Kölenin duası, kralın duasından değersiz değildir. Kral da, köle de Allah’ın kuludur.
Kim olduğumuzu dualarımız söyler: Kul olduğumuzu…
(sedat turan)

PEYGAMBERİMİZ(s.a.v)DUALARINDAN


“Ey, Rabbim! Gayb ilminle ve halk üzerine kudretinle, hayatı benim için hayırlı gördükçe beni yaşat, ölü­mü benim için hayırlı gördüğün zaman da beni vefât ettir.
Ey Rabbim! Gizlide ve açıkda senden haşyetini istiyorum.
Rızâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlâs sözünden ayırmamanı istiyorum, fakirlikte de zenginlikte de i’tidâlden ayırmamanı istiyorum.
Senden tükenmez bir ni’met, kesilmez bir göz ferahlığı (yüzde açıkça görülen neş’e ve huzûr) istiyorum.
Senden beni kazâna râzı kılmanı, ölümden sonra yaşamanın serinliğini istiyorum.
Senden yüzüne bakmanın lezzetini; sana kavuşmanın şevkini istiyorum.
Bütün bunları zarar vericinin zararından, sapdırıcı bir fitneden uzak olarak vermeni istiyorum. Ey Rabbim! Bizi îmân zîynetiyle süsle, bizi doğru yolda olan hidâyet rehberleri kıl.” (7)
***
Allahim kalp katiligindan, gafletten, fakirlikten, zilletten ve miskinlikten sana siginirim. Kufurden, fisktan, muhalefet edip dusmanlik cikarmaktan, baskalari duysun ve gorsun diye birsey yapmaktan da sana siginirim
***
Allahim, fayda vermeyen ilimden, urpermeyen kalpten, doymayan nefisten, ve icabet edilmeyen duadan, acliktan, hiyanetten, tembellikten, korkakliktan, cimriliten, kocamaktan, deccalin fitnesinden, kabir azabindan, hayatin ve olumun fitnesinden sana siginirim.
***
Allahim, isledigim ve islemedigim amellerin serrinden, bildigim ve bilmedigim seylerin serrinden sana siginirim. Allahim, huylarin, amellerin, arzularin ve hastaliklarin kotulerinden de sana siginirim.
***
Allahim, gucumun zayifligini, caremin azligini ve insanlarca onemsenmeyisimi sana sikayet ediyorum. Allahim nefsime takva bahseyle ve onu temizle.
***
Allahim, beni seni cok zikreden, sana cok sukreden, senden cok korkan, sana cok itaat eden, sana karsi cok husu ve saygiyla dopdolu olan, ah-u efgan edip dua dua yalvaran ve durmadan sana teveccuh eden bir insan eyle.
***
Allahim, bana kendimi bulmayi ilham et, beni nefsimin serrinden koru.
***
Allahim, senden tertemiz bir hayat, dosdogru bir olum, rezil etmeyen ve ayiplari sayip dokmeyen bir donus istiyorum.
***
Allahim, beni cok sabreden, cok sukreden bir kul eyle, beni kendi gozumde kucuk fakat insanlarin gozunde buyuk yap.
***
Ya rabbi beni bagisla, bana merhamet eyle ve beni en dogru yola hidayet eyle.
***
(Alıntı)

TÖVBE VADİSİ


Şükrederiz Rabb’imize tövbe ederken bize iki damla gözyaşı verdiği için…
İki damla gözyaşı, tövbenin süsüdür. İki damla gözyaşı tövbesinin belgesidir.
Gecenin koyu karanlığı içinde açılan avuca damlayan iki damla gözyaşı, duanın kanadıdır.
Duayla çiçek açan tövbenin, vicdanın, kalbin, aklın, kısacası bütün vücudumuzun dile gelip:
“Affeyle Allah’ım, sen bildirdin; ben bilemedim!
Affeyle Allah’ım, sen öğrettin; ben unuttum!” demesidir.
Beşer olmanın, insanlığın, insanın; insanı düşürdüğü yerde insanın kendini görmesinin adıdır tövbe.
Avuçlarımıza yanağımızı yaka yaka damlayan gözyaşı kalbimizi, vicdanımızı, ruhumuzu yakıp da kazanmıştır sıcaklığını.
Onun için yakıcıdır gözyaşı.
Hele tövbe için dökülen gözyaşı, daha bir yakıcıdır.
Pişmanlık vadisini boydan boya geçmiş, tövbe vadisine gelip Rabb’ine el açmıştır kul.
Yanmış, yakılmış, pişmiş ve “olmuş”tur.
İnsan tövbe vadisine geldiği zaman, şeytanın iplerinden kurtulmuş melek kanatlarının gölgesine sığınmıştır.
İnsan, yüce dergâha üzerindeki kirli kaftanı atıp beyazlara bürünmek için gelmiştir.
Peygamber Efendimiz (sas), “Günahtan tövbe eden, bir günah işlememiş gibidir.” buyurmuş.
“Kul bir günah işler, sonra da günahını itirafla tövbe ederse, Allah Teâlâ tövbesini kabul ve affeder.” buyurarak tövbe ve af kapının sonuna kadar açık olduğunu söylüyor Peygamber Efendimiz (sas) bir başka hadisinde.
Ne büyük bir müjdedir bu, günaha batmış olana!
Ne büyük bir çıkıştır bu, günaha dalmış olana!
Ne büyük bir haberdir bu, günaha boğuldum diyene!
Ne güzel bir dindir bu!
Ne güzel bir kapıdır tövbe!
Ne güzel bir arınma vadisidir tövbe!
Günah vadisinden, hata dağından, tövbe kapısından geçerek bizlere arınma imkanı sunan Rabb’imize şükrederiz.
Şükrederiz, daha nice nimetleri bizlere veren Rabb’imize.
Şükrederiz Rabb’imize, tövbe ederken bize iki damla gözyaşı verdiği için.
Şükrederiz, günahtan sıyrılıp tövbeye sığınacak bir kalbe sahip olduğumuz için.
Mustafa OĞUZ