13 Kasım 2008 Perşembe

KIYMETİNİ BİL


İnsan sorar: “Benim muhatabım kim?”Bunu bulabilmek için, öncelikle kendini tanıması gerekir. Zira her insanın maddi siması birbirine benzemediği gibi, manevi siması da birbirine benzemez. Tıpatıp aynı iki insan yoktur. İnsan denilen harika kitabı bize hediye eden Cenab-ı Hak, ona isimlerinin tecellileri ile yoğrulmuş nice cevherler, kabiliyet ve donanımlar koymuştur. Bunları keşfetmek, işletmek, hakiki bir insan olmanın güzelliğini yaşama gayretine girmek, insanın en önemli vazifesidir. Vazifesidir zira, insan olarak yaratılmasının şükrünü eda edebilmek için, o kitabı okumak, anlamak, güzelliğini görmek, hissetmek lazımdır. Anlayacak ve bileceksin ki, seni ve senden olan güzellik ve kabiliyetleri yaratan Rabbine muhabbetin ziyadeleşsin. İnsan olarak yaratılmak, öyle şükre değer bir nimet ki, bu nimete mazhar olan daha Rabbinden ne istesin? İnsan kendini imanın nuru ile okudukça, Rabbine giden bir yol açılır kalbinden ve o da o yolun kapısı olur. Kendini çözdükçe, o kapı giderek açılır, yol genişler, hayatının her anında Rabbi ile buluşmanın lezzeti ile dolar, taşar. Evet, muhatabı kim olduğunu bilmek, kendini bilmekle; kendini bilmek de iman ile ve o imanı bir cevher olan insan kitabına bir projektör gibi devamlı takmakla olur. Karanlıkta kalan bir nokta olmasın ki, insan kendine zarar vermesin. Çoğu gençlerden duyardım, “Ben neye yarıyorum ki? Bu dünyaya niçin geldim? Gaye ve umudum yok, dünyada ben olsam ne artar, olmasam ne eksilir?” Olur mu hiç öyle şey? Asla! Sen dünyada isen, bir gayen de vardır. Ah, kendini iman ile tanısaydın, böyle der miydin? Nasıl değer verirdin, Rabbinin üstün bir sanatı olarak kendine? Onu ziyan etmeye kıyabilir miydin? Kendini değersiz, lüzumsuz saymak, o kitabı yazana bir hürmetsizliktir. İman denilen iksiri al, içir bütün varlığına. Gizli, hikmetli, eşsiz satırlar tek tek çıksın açığa. Bak bakalım değersiz misin? Öylesine değerlisin, her bir uzvun, her bir his ve duygun öylesine kıymetli ki, tek bir zerren dahi hiçliğe, boşluğa atılamayacak bir değerde… Geç aynanın karşısına bir bak. Bu bir hayal değil. Bunca donanım boşuna değil. Dur, hemen kaçma! Kaçma kendinden. Biraz daha dur, bak. Düşün. Bilirsin, düşünmek insana mahsustur. Sana, ödüller almış çok kıymetli bir yazardan, imzalı bir kitap hediye edilse, nasıl iftihar edersin. “Bana özel teveccüh etmiş, iltifat etmiş” deyip, okumaya, anlamaya çalışmaz mısın? Her önüne gelene, bu kitabı yazan ve sana hediye edeni anlatır durursun. Nereye saklayacağını şaşırırsın. Hal böyleyken, Alemlerin Yaratıcısının kıymetli bir eseri olan kendi varlığını nasıl değersiz sayar ve hiç bir işe yaramadığını iddia edersin? “Bismillah” de. İlk adımını at Hakka. Sana, O değer vermiş. Değer vermese yaratır mıydı? Böylesine donatır mıydı? Taş, ağaç, toprak, dağ değil insansın. Kıymetini bil. (Alıntı)

Hiç yorum yok: